Yazar Hatice Güzel'in "Önyargı" temalı köşe yazısı yayımlandı. www. marasgazete.com haber sitesindeki ilk köşe yazısnın başlığı; “Çocuk Uyuşturucu Komasına mı Girdi?”

Yazar Hatice Güzel'in köşe yazının içeriği şu şekilde;

“Çocuk Uyuşturucu Komasına mı Girdi!”

Bireylerin ve toplumların düşüncelerini istila etmiş bulaşıcı bir hastalıktır önyargı. Önyargıyı günümüzün Covit-19’u olarak değerlendirmek yerinde olur.

Önyargı: Bir insanın, bir topluluk veya insan hakkında iletişim kurmadan belirli şart, olay ve görüntüye dayanarak önceden edinilen olumsuz düşünceler, peşin hüküm, peşin yargı ve fikir anlamına gelir.  Bir fikri veya bakış açısını koşulsuz desteklemek şeklinde tanımlanabilir; taraf tutma olarak da nitelendirilir.

Her insanın kendine özgü düşünceleri, deneyimleri, dini inançları, bireysel yetenekleri, fiziksel görünüşü, ekonomik durumu, cinsiyet farklılığı vardır. İnsanlar düşünceleri,  inançları, fiziksel görüntüleri v.s. nedeniyle birilerinin veya bir kesimin önyargılı tutum ve davranışlarına maruz kalabilmekte. Bireyleri ve toplumları düşünceleri ve inançları nedeniyle yargılayıp peşin hüküm vermekten kaçınmadığımız gibi kendine özgü özellikleri ve görüntüleri nedeniyle eleştirmekten de kaçınmıyoruz. Bireyler fiziksel görünüşleri ve düşünceleri nedeniyle önyargılı davranışlara maruz kalabiliyor. İnsanların önyargıları, bireyler arasındaki ilişkileri bozduğu gibi toplumların ilişkilerini de bozmaktadır. Nedense insanı insan olduğu için anlamak ve değer vermekten uzağız. Önyargılı birey ve toplumlar, herhangi bir hadiseyi anlamak istedikleri gibi anlamaktan, görmek istedikleri gibi görmekten kaçınmazlar. Anlamak ve anlaşılmaktan uzak kendi bildiğinden de şaşmazlar.

Charlatte Bronte: “Bilindiği gibi önyargılar, toprağı eğitimle asla gevşetilmemiş veya döllenmemiş kalpten yok etmek en zor olanıdır; orada büyürler, taşlar arasında yabani ot gibi sertleşirler” der. Önyargının önüne geçmede eğitim önemli elbette. Kimi eğitimli bireyler de önyargının pençeleri arasında can çekişmekten ileri gidemiyor. Nasırlaşmış kalplerin kale surları gibi inşa edilmesi,  önyargıyı kaçınılmaz kılmakta. Önyargının esiri olan bir kalpte; hoşgörü, sevgi, empati ve vicdandan bahsetmek mümkün olabilir mi?

Bir insanı tanımadan, iletişim kurmadan, dış görüntüsüne bakmaksızın yapılan ithamlar ve değerlendirmeler, insana yapılan en acımasız önyargıdır diye düşünüyorum.  Önyargıya maruz kaldığımız bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Oğlumun hastalığı nedeniyle kırk sekiz saatte

Pazarcık'ta 100 Yıllık Aile Geleneği Sürdürülüyor! Pazarcık'ta 100 Yıllık Aile Geleneği Sürdürülüyor!

 bir hastane acilindeydik. Evet her  48 saatte bir acildeydik...  Verilen sakinleştiriciler etkisini gösterdiğinde uyutuluyordu. Tomografi çekilmesi için doktor bir görevliye talimat verdi. Görevli sedye ile Volkan’ı tomografi çektirmek üzere götürüyor, ben ve kardeşim ise görevliye yardımcı oluyorduk. Volkan ilaçların etkisiyle uyuyordu.  Görevli bana; “neyi var abla” diye sordu? Otizmli oğlum ancak bundan kısa bir süre önce nöbet geçirdi diyerek cevap verdim. Bu sırada tomografi çektireceğimiz bölüme geldik... Nihayetinde tomografi çekildi, acil müdahale odasına tekrar dönüşümüz esnasında,  tomografi çektirmek üzere giderken anlattıklarımdan bir şey anlamamış olsa gerek bana: “Çocuk uyuşturucu komasına mı girdi” dedi; ben şaşkındım ve nasıl bir cevap vereceğimi bilemedim.

Albert Einstein dediği gibi; “Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan zordur.” İnsanlara açıklama yapsanız da insan anlamak istediği gibi anlıyor,  görmek istediği gibi görüyor. Peşin hüküm vermek ve fikir yürütmek günümüz insanının en önemli özelliği değil de nedir?

Toplumumuzda eğitimli ya da eğitimsiz fark etmeksizin önyargı, tüm insanların en belirgin özelliği haline gelmiş. Önyargılardan kurtulmak mı?.. Maalesef kurtulmaktan ziyade daha da pekiştiriliyor ve karakteristik özellik haline getiriliyor.

Özcesi önyargı, insanları ve toplumları örümcek ağı gibi sarmış vaziyette; kurtul kurtulabilirsen...

                                                                                                                      

                                                                                             

Editör: Mehmet IŞIK