Nasıl bir döneme denk geldik arkadaş, hayretler içinde kalıyorum. At üstünde diyar diyar dolaşan atalarımızın kalitesi nereye gitti acaba?

Nasıl bir döneme denk geldik arkadaş, hayretler içinde kalıyorum. At üstünde diyar diyar

dolaşan atalarımızın kalitesi nereye gitti acaba?

Hep övündüğümüz Türk’ün töresine ne oldu? Devamı olmaktan gurur duyduğumuz Osmanlı

medeniyeti nasıl yok oluverdi?

Ünlü biri ölünce arkasından methiye dizen bir grupla onu lanetleyen bir grup çıkıveriyor

meydana. Hayattayken bir şiirini dahi okumamışlar merhum şair hakkında en büyük hayranı gibi

durmadan şiirini paylaşıyor. Yaşarken bir kitabını bile eline almamışlar, hemen kitaptan alıntı

paylaşma yarışına giriyor. Dünyadayken bir filmini seyretmemişler, bir resmini görmemişler, bir

şarkısını dinlememişler; hemen o sanatçının en yakını rollerine bürünüyorlar. Bir kez oy vermemişler,

merhum siyasi parti liderinin sağ koluymuş havalarında görünüyor.

Ne kolay insanlar hakkında atıp tutmak! Kopyala sosyal medya hesabındaki herhangi bir

fotoğrafını, yapıştır, yaz üstüne istediğini, bas tuşa, anında milyonlara ulaşan bir paylaşım.

Ünlü olmaya da gerek yok aslında, hemen hepimiz sosyal medya hesabımızda fotoğraf

paylaşıyoruz. Art niyetli kişiler, bizim de bir fotoğrafımızı alıp üstüne istediği sözü yazıp anında

yayabilir. Gerçekten böyle bir şey söylemiş mi, internette paylaşılan görsel gerçek mi, belli değil.

Bilişim uzmanları elbette anlıyor, gerçekle montajı; ancak onlar anlayıncaya kadar da sağır sultan

duyuyor.

“Kişinin her duyduğunu söylemesi, ona yalan (günah) olarak yeter.” der Peygamber

Efendimiz. Hayatımızda tanışma, karşılaşma, görüşme ihtimali olmayan insanlar için aile fertlerimiz,

arkadaşlarımız, tanıdıklarımızla kavgaya gerek var mı?

Bir kez bile görmediğimiz, beraber bir bardak çay içmediğimiz, bir kez bile konuşmadığımız

insanları kahramanlaştırmaya ya da yerin dibine sokmaya hakkımız var mı?

Hatta değil tanımadığımız insanlar, tanıdığımız ve uzun süre görmediğimiz insanlar hakkında

bile konuşmamamızı tavsiye eder doktorlar ve psikologlar. Onlara göre insan bedenindeki hücreler

her altı ayda bir baştan ayağa yenilenir. En az altı ay görmediğimiz bir tanıdığımız bile tanıdığımız

değildir artık; çünkü değişmiştir.

Biri öldü mü, “Allah rahmet eylesin.” der, geçeriz. İçimizden rahmet okumak gelmiyorsa hiçbir

şey söylemeyiz. Hele hele ölen birine “Kafir, imansız, dinsiz” gibi soyut kavramları yakıştıramayız.

Kimin imanlı, kimin imansız olduğunu sadece Allah bilir. Sevdiğimiz birine “Cennetlik”, sevmediğimize

“Cehennemlik” diyerek yer göstermek sadece Allah’ın takdiridir. Gerisi, Allah’ın işine karışarak haddi

aşmaktır. Ayet gayet açıktır: “Allah haddi aşanları sevmez.”

Ne kolay sevdiğimizi kahramanlaştırıp sevmediğimizi yerden yere vurmak! Ne kolay zanla

hareket etmek!

Ya iç yüzünü bilmediğimiz olaylar, tam kavrayamadığımız konular, doğru bulduğumuz

yanlışlar varsa; ya hakkında konuştuklarımız zannettiğimiz gibi değilse!