Milletçe vatan, bayrak, din ve iman uğruna kurban olmayı cana minnet biliriz. “Kurban olam, kurban olam / Beşikte yatan kuzuya” diye bebeklerimize ninniler söyleriz.

KURBAN DÜŞÜNCELERİ

Hicri takvime göre zilhicce ayının ilk gününden itibaren Kurban Bayramı’nın sath-ı mâiline girmiş bulunuyoruz. Çocukluk dönemime tekabül eden 90’lı yılların Kahramanmaraş’ında kurban heyecanı ve neşesi çok farklı ve renkli yaşanırdı. Günler evvelinden köylerden merkeze getirilen kurbanlıkları hemen hemen şehrin her köşesinde görmek mümkün olurdu. Allah’a yaklaşma ve ibadet maksadıyla kesilecek olan hayvanlarla sosyal hayatın içinde karşılaşmak, bayram atmosferine iyiden iyeye girildiğinin göstergesi olurdu. Apartmanlaşmanın bu kadar yaygın olmadığı ve çoğu Maraşlının mahalle kültürünün yaşandığı bahçeli müstakil evlerde yaşadığı o yıllarda kurbanlıklar bayramdan birkaç gün evvel alınarak eve getirilirdi. Bu süreçte ev ahalisiyle kurbanlık koç veya teke arasında dostluk ve sevgi bağı kurulurdu. Bilhassa çocuklar kurbanlıklarla doyasıya vakit geçirir, bu vesileyle çocukların minik yüreklerinde hem hayvan sevgisi hem de ibadet neşvesi uyanırdı.

Şehrimizin nüfusunun büyük çoğunluğu artık çok katlı apartmanlarda yaşadığından çocuklarımız maalesef kurbanlıkları görme imkânından mahrumlar. Bunun yanı sıra eskiden olduğu gibi kurbanlıkların şehrin her bölgesinde satışa sunulduğunu da göremiyoruz. Şehrin yerleşime uzak bölgesindeki hayvan pazarında satışa sunulan kurbanlıklar büyük çoğunlukla evlerimize uğramadan kesiliyorlar. Kurban Bayramı’nın kurbanlık kesimine dair heyecan ve neşesi artık eskisi gibi yaşanmıyor. Hele bir de kurbanlığı hiç görmeden hisse alarak kestirme veya zincir marketlerden belli bir kiloda et karşılığı alma usulleri var ki bu durum kurbanın sadece et olarak görülmesine yol açıyor. Kasaptan et alır gibi kurban niyetine belli kiloda et almak, kurbanın mana ve ehemmiyetine aykırı olsa gerek.

Kurban kesmek dinî bir vecibe olmakla beraber aynı zamanda türkülerimize, mânilerimize, ninnilerimize, deyimlerimize, atasözlerimize konu olmuş kültürel bir zenginliğimizdir. Milletçe vatan, bayrak, din ve iman uğruna kurban olmayı cana minnet biliriz. “Kurban olam, kurban olam / Beşikte yatan kuzuya” diye bebeklerimize ninniler söyleriz. Karşımızdakine sevgimizi ve samimiyetimizi belirtmek için “Nasılsın kurban?” örneğinde olduğu gibi kurban kelimesini seslenme sözü olarak kullanırız. “Kurban etiyle köpek tavlanmaz” atasözü ve “kurbanlık koyun gibi” deyiminde gördüğümüz gibi zengin sözvarlığımıza mal olmuş bir kelimedir kurban.

Son söz şairin:

16. asırda yaşamış Divan şiirimizin yanık sesli ve yürekli şairi Fuzûlî sevgilisine:

“Yılda bir kurbân keserler halk-ı âlem ıyd için

Dem-be-dem sâ’at-be-sâ’at ben senin kurbânınam” diye sesleniyor. Bu eşsiz güzellikteki mısraları günümüz Türkçesiyle şu şekilde ifadelendirebiliriz: İnsanlar bayram için yılda bir kurban keserler oysaki ben her zaman ve her saat senin kurbanınım.

Bilvesîle bütün okuyucularımın ve İslam âleminin mübarek Kurban Bayramı’nı en içten duygularımla tebrik ediyorum.