Yıkılmaz kaleleri, güçlü surları, heybetli komutanları ve zalim yönetimiyle Bizans. Kaç komutanı yitirmiş, kaç kuşatma görmüş, kaç zafer elde etmiş Bizans.

Yüzyıllar boyunca alınamayan İstanbul’u, daha yirmili yaşlarında gencecik bir delikanlı mı alacak? O aralar pek önemsenmez II. Mehmet’in İstanbul sevdası. Dönemin alimlerinden aldığı dersler, hocalarının duası, inanan bir ordu ve ilmi, aklı, zekasıyla elde eder İstanbul sevdasını genç Mehmet. Peygamber övgüsüne mazhar olduğuna inanıldığı için adı artık Fatih Sultan Mehmet’tir.

İstanbul’un Fethi Osmanlı Beyliği’nin gerçek anlamda devlet olduğunun en somut örneğidir. İstanbul’un Fethiyle devlet de millet de gücüne güç, ilmine ilim, sanatına sanat katarak devam eder. Bugün bile tüm Türk tarihi içinde en sevilen padişahtır Fatih Sultan Mehmet.

İstanbul’un kaybıyla Bizans İmparatorluğu’nun yıkılışı, Avrupa’ya atılan en ağır Osmanlı tokadıdır. Bu tokat aynı zamanda batının uyanışıdır. Ortaçağ’ın kapanışı, Yeniçağ’ın başlangıcı sayılan İstanbul’un Fethi, Avrupa’da skolastik düşüncenin sorgulanmasını ve engizisyon mahkemelerinin ağırlığını yitirmesini de beraberinde getirir. Coğrafi keşiflerle yeni yerler keşfedilir. Yeni ticaret yolları kullanılır. Kölelik, sömürgecilik artar. Endüstri gelişmeye başlar. Almanya’da başlayan Reform hareketleri ve İngiltere’deki Rönesans Yeniçağ’ın yenilikleridir.

Dünya’da çeşitli dalgalanmalar görülürken Osmanlı Devleti üç kıtada söz sahibi olmuştur. Asya, Avrupa ve Afrika’da birçok millet, birçok kültür, birçok din ve inanış vardır Osmanlı’da. Yazı dili Osmanlı Türkçesi dediğimiz ve Türkçe, Arapça, Farsçadan oluşan bir dildir. Alfabe Arap Alfabesi olmasına rağmen Arapçada olmayan harflerin Türk sesi karşılığı da vardır. Osmanlı içinde her millet kendi dilini konuşur.

1789 Fransız İhtilali tüm Dünya’yı etkiler, “eşitlik, özgürlük, insan hakları” kavramları çok milletli devletlerde karşılık bulur, bundan Osmanlı Devleti de nasibini alır. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan herkese eşit mesafede olduğunu vurgulayan Osmanlı, Osmanlıcılık fikrini benimser ve yayar. Tanzimat Fermanı ile başlayan bu dönemde birçok yenilik ve değişikliğe rağmen İngiliz ve Rusların kışkırtmasıyla önce Sırplar isyan eder. Zaten “Hasta Adam” diye anılan bir devletten Avrupa kıtasındaki Müslüman olmayan halk tek tek isyan ederek kopar.

İşte tam burada devreye girer İngiliz anahtarı. Tesisatımız bozulduğunda eve çağırdığımız tesisatçının kullandığı terim. Cıvataları gevşetmek veya sıkıştırmak için kullanılır İngiliz anahtarı. İslam Âlemini elinde tutmak için İslamcılık fikrini benimseyen Osmanlı’ya karşı hilafeti koz olarak kullanır: “Mademki Peygamber Arap’tır; hilafet Osmanlı’nın değil, Arapların hakkıdır. Osmanlı da Türkler de zaten dinden çıkmıştır” yalanı ile Arapları kandırır İngilizler. Kendi devletlerini kuran Araplar bu kez de kraliyet ailesinin gizli Müslüman olduğuna, hatta Kraliçe II. Elizabeth’in İslam Dünyasının Halifesi olduğuna inanırlar. Ürdün’ün yedi; Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Kuveyt’in üçer gün yas ilan etmeleri bundandır.

Önce bir çatışma çıkar, İngiliz gelir, ülkeyi böler. Mesela Kıbrıs. Mesela Hindistan. Hindistan’da İngiliz anahtarı devreye girer, cıvataları sıkıştırır, bir çatışma çıkar. İngiliz anahtarı devreye girer, bağları gevşetir, kraliçe gelip güler yüz göstererek hayırsever tavırlarıyla ve tüm asaletiyle ülkeye huzur getirir. Sınırları önceden Churchill tarafından çizilmiş Hindistan, bir iç çatışma sonucu ikiye bölünür. Hindistan, kahraman Mahatma Gandhi’ye; Pakistan, kahraman Muhammed Ali Cinnah’a emanet edilir; çünkü petroller başkasına kaptırılmayacak kadar kıymetlidir.  

İngiliz işgal ettiği hiçbir yeri kaderine bırakmaz. Halkta kahraman algısı oluşturduğu birine emanet eder de gider. Bu ya gizlidendir veya açıktan; çünkü Afrika’daki maden ocakları, Asya’daki sıcak denizler, Amerika’daki yeraltı ve yerüstü kaynakları başkasına kaptırılmayacak kadar kıymetlidir.